İnsanın önüne bazen tarifler düşüyor.Yılbaşı hediyesi olarak, Varnalı Un’dan kocaman bir kutu dolusu tam buğday unu geldiğinde, yılbaşı için nasıl bir kek yapsam diye aranıyordum. Seçeneklerden biri ,panettone diğeri ise, annemin mahlepli üzümlü kekiydi. Panettonenin kabarması, pişmesi için gereken zaman yoktu. Tam mahlepli üzümlü keke hazırlanırken, bir grupta, yılbaşı çöreği lafı açıldı.
Çocukken, her yılbaşı, hindi kadar elzem bir şekilde, annem pastaneden üzerinde yeni yılı yazan çöreklerden alır, altına güzelce bir lira sıkıştırırdı. Yemek faslı bitip, dansöz de seyredildikten sonra çay ile çörek kesilir, o para kime çıkarsa, dileği olacak kabul edilirdi. Çocukken yılbaşında dilediğimi daha nisan olmadan unuttuğum için, dileğim gerçekleşti mi hiç bilmiyorum. Ama çocukları oyalamak için güzel bir adet değil mi?
Normalde, bu çörek, mayalı, mahlepli sakızlı enfes bir paskalya çöreğidir. Sadece saç örgüsü şeklinde değil de, kocaman yuvarlak şeklinde olurdu. Grupta bu muhabbet geçince, sağolsun birisi de tarif vermiş. Eski İstanbullu rumların yaptığı bir tarif. Doğruya doğru, bildiğimiz paskalya çöreği tarifi değildi. Sonrasında o da geldi, o başka konu.
Vasilopita, Aziz Vasil için yapılan bir çörekmiş. Ruhu şad olsun, çöreği biz de yaptık, tattık, pek beğendik. Altına para sıkıştırarak kestik, yedik. Umarım siz de seversiniz.
Tarifine geçelim mi?