Gezmek güzel şey. Yeni yerler görmek gibi klişe yazmak istemiyorum, ama benim maceracı ruhuma en iyi gelen “hobi”lerden biri olduğu kesin. 40 defa gittiğim yere gitsem bile, avucumun içi gibi bildiğim sokaklarda dolaşsam bile, evden çıkmak, farklı ışıklarda aynı veya daha da iyisi yepyeni yerlerde dolaşmak, sokakları koklamak. GÜZELDİR!
Eğer yeni bir yere gidiyorsanız, en güzeli, ya da hadi en verimlisi diyelim, lokal biriyle gezmektir. Hele bir de hobiler veya meraklar uyuşuyorsa, sizi sizin zevk alacağınız yerlere götürüyorsa, tadından yenmez. İşte o zaman gezmek daha da zevkli ve daha da doyurucu olur. İlk defa gittiğiniz şehirlerde, tabii ki öncelik “görülmesi şart” yerlerdir, ama hemen arkasından kıyıda köşede kalan yerlere sadece yerlilerin bildiği sevdiği yerlere, ancak sizi tanıyan, ne istediğinizi birisi götürür. Ya da yalnızsanız, planlı bir seyahat ise, o zaman internetten araştırmak, blogları okumak, webde gezmek gezmek gezmek gerekir ki, bu tarz yerleri atlamayasınız.
Lafı dolandırmayalım, son son, Gaziantep’e gittik. Rehberimiz, yoldaşımız, mihmandarımız, doğma büyüme Antep’li olunca, bir de benim gibi mutfağa meraklı olunca, tadından yenmeyen bir seyahat oldu. Kısacık, ama doyurucu, her anlamda, gülmeyin! Evet itiraf edeyim, midem doydu, ama gözüm doymadı, bilgi dağarcığım daha da kaşındı, maceracı ruhum iyice azıttı. Sonunda, bir dolu baharat, bir dolu tarifle döndüm.