Herkese ve her yere farklı gelir bahar. Ağaçlara mimoza ile gelir, sonrasında hemencecik erikleri bademleri Bebek’teki manolya derken erguvanlar.
Günlere erken aydınlanan sabahlarla gelir, sonra saatler ayarlanır. Lodoslar sıklaşır, hava ılınır yavaş yavaş.
Okullara, gençlere lodosla gelir. Azıcık yüzünü gösterse güneş, önce atkılar atılır, sonra montlar. Tabii hemen arkasından gelsin nezle-grip 🙂
Benim için mutfağa, taze yeşilliklerle gelir. Önce dereotu, taze soğan, hemen arkasından enginar, çağla. Şimdi diyeceksiniz ki, bunların hepsi bütün kış var artık?! Olsun, varsın olsun. Kış dereotu kokmuyor ki? Kış taze soğanı öyle çıtır olmuyor ki.
Yine de, kışın grisinden çok bunaldığımda, daha bahar mutfaklara yansımasa da, dereotu ve taze soğanla, bulabilirsem taze ayıklanmış enginarla avunmaya çalışırım. İşte bu durumda, annemin enginarlı tarifleri imdadıma yetişir.
Enginarlı tavuk da bunlardan biridir. Ben biraz daha hafiflettim tarifi. Beşamel sos kısmını atladım. Aşağıdaki tarifte, ikisini de anlatacağım gerçi. Siz hangisini isterseniz, onu yapın. Yeter ki ilham versin, mutfağa girmeniz için heyecan katsın.