Bu sabah, yürüyüş dönüşü Arnavutköy pazarına uğradık. Pazara gitmeyeli yıllar olmuştu ve açıkçası kendimi tutamayıp küfe küfe sebze alırsam diye kendimden ciddi korkuyordum. Neyse korktuğum olmadı. Az bir “hasarla” atlattım günü.
Şaka bir yana, mevsimin son çileklerini görünce, dayanamadım, bir kilo kaptım geldim. Çilekler öyle “son dakika” çilekleriydi ki, elinize aldığınızda, kendilerini bırakmaya hazırdılar. Parmaklarınızın arasında eriyiveriyorlardı. Ama olsun, hemen kullanacak olduktan sonra, son dakikaları olması sorun yaratmaz. Zaten bana lazım olan, renkleri, kokuları.
Eve gelince yıkandılar, süzüldüler. Mutfağımı kokuttular, birkaç tanesi yine daha reçeteye giremeden hüpletildiler. Orası ezik, ay bu pek minikmiş derken 3-5 yedim, yuttum. Geri
kalanı ne mi oldu?
Asss sonra….