Çocukken, 1970’lerden bahsediyorum. Rumeli caddesi üzerindeki Rio diyorum, Saray pastanesi diyorum. Tabii ki Kapris ve Pelit diyorum. Daha Divan çok lüks iken, Valikonağı üzerinde Rainbow varken, Venüsün ilk zamanları, Markiz’in son anları iken, Deve tellal, pire berber iken, pastanelerden 3 hadi bilemediniz 4 çeşit pasta hatırlıyorum. Ekler, milföy, piramit dilimi ve tabii ki ballı top top pasta. Mahlep kokulu paskalya çörekleri, yağlı kağıt üzerinde satılan kedi dili, ahh bir de burnumun direğini sızlatan Saray pastanesinin kreması. O neydi ya rabbim?! Şimdi maalesef çiğ krema yasaklandı yasaklanalı, tatsız kremalara kaldık.
Bütün bu nostaljik tatlar arasında benim favorilerim milföy ve top top pasta taaa o zamanlardan beri. Alman pastasını pastadan saymıyoruz, o çörek sınıfında. Ama hepsinin ortak noktası o içindeki vanilyalı, bol yumurtalı, pastacı kreması için kanımı akıtabilirim. Bilen bilir, kova kova yiyebilirim.
Daha sonra yıllar geçtikçe, bambaşka pastalar hayatımıza girdi. Art Cafe’nin Pinolisi, Emel Başdoğan’ın pastaları, Ortaköy’deki Torte’nin limonlusu. Ama yok, şimdi pasta deyince o üzeri pırıl pırıl ve çıtır çıtır karamel kaplı “bubuklu” ballı pastalar.. Onların yerini tutan yok.