Bu sıcakta, mutfağa girmek değilse bile, ocağı veya fırını yakmak delilikmiş gibi geliyor. İstanbul cayır cayır yanarken, nem değil, buhar solurken, bir de sıcak birşeyler hazırlamak, olmuyor olamıyor.
O durumda soğuk, hızlı ama doyurucu ve besleyici alternatiflere yönelmek en güzeli değil mi? Keşan’lı bir arkadaşımın “Çingenelerin topladığı için yemediği ve çingene otu” dediği semizotu, en besleyici salata malzemelerinden biri. Yararlarını merak ediyorsanız, (internette dolaşan onca yazı ile hepimiz Semizot’çu olduk) google’layabilirsiniz. Ben yemeye geçiyorum 😀
Öncelikle, semizotunu hala kilo ile satıp, altını 3-4 kat gazete kağıdına saran, topraklı köklerini bir güzel sulayarak eve semizotu yerine çamur “satan” sevgili akıllı manavları anarak başlamak istiyorum. Pazarda hep alışveriş yaptığım amca bu kökleri güzelce keser, öyle paketler bana. Ellerinden öpüyorum. 🙂
Salata yapacağız ya, önce 4 kişimizi bulmamız lazım. Tamam, mutfak küçük, o zaman bu 4 şapkayı da sen takacaksın kafaya:
- Zeytinyağını koymak için CÖMERT
- Sirkeyi veya limonu rol çalmayacak kadar dengelemek için ADİL
- Tuzu kaçırmamak için CİMRİ
- İyice karıştırmak için DELİ
Çamurlu veya temiz köklü semizotumuzu güzelce temizleyip yıkayarak başlamamız lazım. Sadece kalın olan kısımlarını keserek atabiliriz. Otların, salataların hepsini en az 2 su yıkamayı alışkanlık edindim. Bir süre sirkeli suda bekletmek üzerindeki toprağın daha kolay dökülmesini, biraz da kurtçuk, böcekçiklerin otu bırakmasını sağlıyor. Hem ucuz hem pratik.
Daha sonra, yapraklarını, biraz da ince saplarını ellerimizler kırarak ayıklıyoruz. Salata yapraklarını (sadece semizotunu değil, hepsini) parçalarken bıçak kullanmak bana cinayet gibi geliyor. Salatanın bütün suyu, tadı kaçıyor sanki. Ellerimizle “kesmek” veya “parçalamak” daha sağlıklı. Bir deneyin derim. Tamam, ince kıyım salatalar da ayrı bir lezzet. Ama istisnalar kaideyi bozmaz.
Bu arada bir avuç kadar yeşil mercimek nam-ı diğer kara şimşeği 15-20 dakika kadar kaynar suda haşlamamız lazım. Geceden suda ıslatmaya gerek yok. Biraz diri kalmalı, çok patlamamalı.
Daha sonra derin bir karıştırma kabına önce semizotunu, üzerine diri haşlanmış yeşil mercimeği koyuyoruz. Buna, yarım paket kadar güzel büş keçi peynirimizi yine ellerimizle ufalayarak, (Ben Baltalı marka tercih ediyorum), iri parçalar halinde kesilmiş bir avuç cevizimizi de ekliyoruz. Sızma zeytinyağını bolca, bir köy ziyaretinden vey organik dükkandan aldığınız halis mulis nar suyundan üretilmiş, sos olmayan nar ekşisi ise incecik gezdiriyoruz. Ne demiştik, ekşi rol çalmamalı, adilce eklenmeli. Tuzumuzu da cimrice ekledikten sonra, salatayı, “deli”ye emanet edip iyice karıştırmasını bekliyoruz.
Dikkat: Keçi peyniri yumuşak olduğu için karıştırırken ezilmesin.
Salatayı, yayvan bir tabakta servis yapmak en güzeli. İçindeki bütün malzemeler görünsün. İşte size içinde herşey olan, doyurucu ve besleyici bir yemek.
Afiyet olsun!